Kitap Tanıtımı |
Bir kış daha dayanmalıyım. Altmış beş yaşımı doldurabilirsem ikinci emekliliğimi kimse yadırgamaz sanırım artık. Ölümü beklerim, sessiz sadasız köşemde. Yollarda yığılıp kalıverecekmişim gibi geliyor bana. Gözlerimin altı torbalandı. Ölüm nasıl beklenir? Param yeterse rakı içerek, gece-gündüz birbirine karışır... ARAGONdu yanılmıyorsam bu yöntemi benimseyen. Ben de ne Aragonum ya! Alkışlarla alkışlarla geçivermedi hayat!
Saat 17.00ye doğru Fatoşa gideceğim. Yoruldum babacık beni de götür, diyor, ne cehenneme gideceksen. Kırk yaşına daha yeni bastı. Onu da çürüttüm. Aferin bana...
Birkaç ay önce miydi? Evine uğramıştım. Fatoşçuğun hasta da pasta dedi, kapının eşiğinde. Ayakkabılarımı çıkardım. Ateşin var mı? Var. Serçe parmağımla ağzından yoklayacaktım her zamanki gibi. Önledi. Boynunu gösterdi. Dudaklarımı dokundurdum usulca. Titredi hafifçe, ürperdi. Kızardım galiba. Olsa olsa, 37,1. Korkma, bir şeyciğin yok.
13 Eylül 1987, Pazar, Saat: 12.45 |