Kitap Tanıtımı |
Uğur Ok: Bir ilişki yaşıyorsam ömür boyu sürmeli diye düşünürdüm. Kadının kafamdaki yeri hep ikincil pozisyondaydı. Özcesi, klasik feodal erkek bakış açısının bütün izlerini taşıyordum.
Alihan Alhan: Her şey başka bir şeyin ölçüsü olabilir; ama hiçbir şey kendi kendisinin ölçüsü olamaz. Yani kişi, kendini kendiyle tartıp yargılayamaz, değiştiremez. Erkeği erkekle ölçüp, yargılayıp değiştiremeyiz.
Coşkun Günay: Şu an yazıyı yazarken arkeolog gibi görüyorum kendimi. Toplumsal erkekliğin üzerimizdeki etkilerini çözümlemek için bilim insanı edasıyla vuruyorum kazmayı.
Aydın Akyüz: Erkeklik kalesini cengâverler gibi savunduk. İleriye doğru attığımız her yeni adımdan sonra yeni kalkanlar ürettik. Kadınların ayrı etkinlikler yapmak istemelerini feminizm olarak damgaladık.
Ali Haydar Saygılı: Bir erkek çıkıp da kendisini "inceltilmiş erkek" olarak tanımladığında, kendimden biliyorum ya, hemen "tabi aslanım tabii" diyorum. İçimden, "zaten bir sen öylesin, bir de ben!!"
Metin Kürekçi: Sonuçta bir erkeğim! Sevgilimle, ailemle, kadın yoldaşlarla ilişkilerimde bu gerçeklik çarpa çarpa yüzüme vuruyor.
Tahir Laçin: Özgür insan olma yolunda alınacak çok yolun olduğunu biliyorum. Bu yolda yürümem gerektiğini de...
Emrah Topaloğlu: İç hesaplaşmalarımı yazıya dökmek bana cehennem ızdırabı gibi geliyordu. Bu satırları yazarken içim rahatlamış değil, ızdırap hala sürüyor. Nerden başlamalı bilemiyorum!
Mesut Çeki: Dünü mahkûm etmek, yarın için söz vermek kolay da bugün ile yüzleşmek zor! Şunu anlamış bulunuyorum ki; bu dünyadan erkek olarak ayrılmak istemiyorum. Erkekliği öldürmek ve özgürleşmek istiyorum.
Dilşad Güney: Hissediyorum! Ya inceltilmiş erkeklik simidine sarılıp çırpınacağız ya da toplumsal erkeklik kimliğinden soyunup cins intiharı yapacağız. Üçüncü bir yol yok! |