Efendim
ISBN 9789755500997
Yayınevi Düşün Yayıncılık
Yazarlar Mustafa İslamoğlu (author)
Kitap Tanıtımı Yokluğunda seni özledik. Sana değen rüzgarı, seni örten bu­lutu özledik. Özlemeyi, özlenilmeyi, sevmeyi, sevilmeyi, sevindirmeyi, sevindirilmeyi özledik Efendim. Aşkı, gözyaşını, müsamahayı, ah­lakı, adabı, ihsanı, irfanı, iz´anı, fe­raseti, basireti, şecaati, celadeti, adaleti, meveddeti, muhabbeti özle­dik. . izzeti, hikmeti, fıtratı, şefkati, hür­meti, devleti özledik. Senden sonra tefrika meşrebimiz, taklit mezhebimiz, cehalet mektebimiz, atalet fıtratımız, hamakat şöhretimiz, ihanet sıfatımız, küffar velinimetimiz oldu. Efendim, Sen kendini ´abduhu ve rasuluhu: O´nun kulu ve elçisi´ olarak takdim etmiştin. Sana iman eden bazıları sana hürmet adı altında seni kulluktan ´kurtarıp´ melekleştirerek hayattan dışladılar. Bu ifrata karşı başka bazı­ları da tefrite sapıp seni ´güzel örnek´ olmaktan çıkarıp bir ´postacı´, bir ´ara kablosu´ seviyesinde görerek hayattan dışladılar. Bunların hepsi sana iman ediyor­du. Ama seni hayatımızdan çıkarma­nın ızdırabını çektirdiler bize. Bu işi, göğe çekerek ya da yere sokarak yapmaları sonuçta hiçbir şeyi değiş­tirmedi. Allah seni ´güzel örnek´ olarak gös­terdi. Sen, Kur´an´ın konuşanı, yürü­yeni, hareket edeniydin. Tıpkı bir an­nede spermin insana, bir ağaçta su­yun meyvaya, bir arıda tozun bala, bir tavukta darının yumurtaya, bir ko­yunda samanın süte dönüşmesi gibi, ayetler sende hayata dönüşüyordu. Allah ısrarla seni örnek gösterirken, birileri ısrarla ´kitab´ı, kitapları örnek göstermekte direndiler. Öylesi işlerine geliyordu, cansız bir nesneyi ör­nek edinmekle, canlı bir insanı örnek edinmek aynı olur muydu´ Efendim , Kitapsızlıktan değil, ´peygambersizlikten´ kırıldık. Yokluğumuz pey­gamber yokluğu. Seni hatırlatan, se­ni andıran insanların hasretim çeki­yoruz. Çocuklarımız peygamberi so­runca ´evladım onun ahlakı tıpkı fa­lancanın ahlakı gibiydi´ diyeceğimiz insanlar yok denecek kadar az. insanlık destanıyla yaşıt olan vahiy sürecinde birçok kitapsız peygamber gelmişti de, bir tek ´peygambersiz ki­tap´ gelmemişti. Sayemizde yaşlı dünya ona da şahid oldu efendim. Peygambersiz Kitab´a, Muhammed aleyhisselamsız Kur´an´a da şahid ol­du. Şimdi Kur´an mahzun efendim , Kur´an öksüz. Seninle Kur´an´ın arasını ayırdık, etle tırnağın, toprakla to­humun, anayla evladın arasını ayırır gibi. Gel de bir bak Efendim, bu maz­lum ümmetin hali pür melaline. Bı­raktığın din tanınmaz hale geldi. Bı­raktığın sitenin harabelerinde bay­kuşlar tünedi. Gün geçmez ki ümmetin coğrafyasından feryat yükselmesin, oluk oluk kan akmasın. Bir olarak bıraktığın ümmetin kaç parçaya ayrıldığının sayısını onu parçalayanlar dahi unuttu. Bıraktığın kutlu mirası hovarda mi­rasyediler gibi parçalayarak paylaş­tık Efendim . Nebevi mirasın irfani ve ahlaki boyutuna bir hizip, ilmi ve fik­rî Boyutuna bir başka hizip, siyasî ve hareketi boyutuna ise daha başka bir hizip sahip çıktı. Yüzyıllardır tüm bu hizipler ellerindeki parçanın ´bütü­nün kendisi´ olduğunu iddia etmekle ömür tükettiler. ´Her hizip ellerindeki parçayla övünüp durdu.´ Hepimiz hakikatin merkezine kendimizi oturtup ´hak benim´ dedik. Oysa ki Efendim, bazen parçala­nan hakikat hakikat olmaktan çıkar. Ait olduğu bütün içerisinde anlamlı olan bir parça o bütünden ayrılınca anlamsızlaşabilir. Bunu farkedemedik Efendim . Efendim , israiloğulları, peygamberlerini kat­lediyorlardı. Biz de senin güzel hatı­ratını, emanetini, adını ve sünnetini katlettik. Seni katlettik Efendim . Kimilerimiz için sen hiç ölmedin, o ender bahtiyarlar seni hep içlerinde, işlerinde, hayatlarında, düşüncelerinde, duygularında, eylemlerinde, evlerinde yaşattılar. Kimilerimiz içinde sen hiç doğma­dın. Onlar hep senden mahrum yaşa­dılar. Şol mahiler ki derya içreydiler, deryayı bilmediler. Varlığının kaç bahara bedel oldu­ğunu bilmeyenler yokluğunun ıstırabını nasıl duysunlar Efendim ´ Seni çok seviyoruz, seni çok öz­lüyoruz. Bize kırgın mısın Efendim ´