Kitap Tanıtımı |
Öyleyse sorun, sadece teorik ve yöntemsel bir tercihle ilgili değildir. "Aksine, İslam Felsefesinde ideolojik maksat ile bilgi muhtevası arasındaki ayırım, bu felsefenin genel felsefe tarihi bağlamındaki özel konumu ile pekişmiş ve kesinleşmiştir. Şu halde yapılacak her türlü itiraz ve münakaşanın bizim de belirttiğimiz gibi bu konuma karşı yönlendirilmesi gerekmektedir: Acaba Arap İslam Felsefesi kendine özgü tarihinin bir okunuşu mudur? Yoksa tam tersine kendinden ayrı bir felsefenin; Yunan Felsefesinin müstakil bir okunuşu mudur? İşte Arap-İslam felsefesinde epistemoloji ile ideoloji arasında ne tür bir ilişki olduğunu tartışmadan önce vuzuha kavuşması gereken sorular bunlardır.
Geriye, İslam Felsefesini incelerken ideolojik bir teze dayanmanın kaçınılmaz olup olmadığı meselesi kalıyor. Bazı eleştirmenler; ´epistemolojik çözümleme´ yoluyla en son sınıra varılması gerektiğini, dolayısıyla ideolojik okuyuştan vazgeçmenin şart olduğunu savunmuşlardır. Ben, epistemolojik çözümlemenin hal-i hazırdaki kültürel ve fikri konumumuz bakımından; dolayısıyla Arap aklını modernize etme gereğinden ötürü kazandığı ehemmiyeti derinlemesine idrak etmeme rağmen tüm gayreti Yunan Felsefesinin sunduğu bilgi malzemesini ideolojik hedefler için fonksiyonel hale getirmekten ibaret olan bir felsefede ideolojik maksattan hiç bahsedilmemesinin nasıl mümkün olacağını bilemiyor, düşünemiyorum! Zaten bu felsefenin temel problemi dahi esasen ideolojik bir problem değil midir? Akıl ile nakil arasını uzlaştırma problemi, din ile felsefe arasını bulma problemi, Allah´a ait olanla Sezar´a ait olan arasında uzlaşı noktasını bulma, şahid (=dünya) ile gaib (=ahiret) arasını uzlaştırma? Sonra, -çağdaş Araplar olarak- kendimizden sudur eden okuma biçimlerinin ideolojik eğilim ve yönlendirmelerden azade olduğunu iddia etmek mümkün müdür?" |