Kitap Tanıtımı |
On beşimde tanıştığım ölüm, daha sonraları tanık olduğum ölümlerde yüreğimi taşlaştırdı. Benim için cenaze törenleri aslında ölene ve yakınlarına üzülen değil, kendisi ve yakınlarının başına gelebilecek ölümden korkarak üzüntü ve gözyaşları döken, kendi kayıplarının hayali üzerinden seni teselli eder gibi görünen ikiyüzlülüklerinin farkında olmayan insan kalabalığına dönüştü.
Hiçbir cenaze töreninde ağlamadım, ağlayamadım. Cenaze sahiplerine bıraktım gözyaşı dökme hakkını. Onlara ayıp etmek istemedim. Çevreyi dolduran yalancı gözyaşlı insanları izledim, onlara karşı onlardan daha ikiyüzlü durdum cenazelerde...
Sadece ölenlere değil geride kalanların duygularına hürmet edebilmeyi öğrendim. İçten bir başın sağ olsun yeterliydi bence. İnsanlık tarihinin üzerinde düşünüp sayısız yazılar yazmış olduğu ölüm-yaşam ikilemi üzerinde uzun uzun felsefe yapıp cümleler kurmaya, her şeyin zamanla geçeceğini söylemeye ya da daha kötüsü olabilirdi, elindekilerin kıymetini bil, güçlü olmalısın, toparlanmalısın demeye hiç gerek duymadan sade, yalın, içten bir başın sağ olsun... Çünkü her ölüm, kaybı yaşayanın ölümü nereye koyacağının yolculuğu... |