Kitap Tanıtımı |
Böyle bir kitabın niye yazıldığını ve bu öykünün ne anlattığını burada açıklamayı denemek safça olurdu. Okur buna kendi kendine karar vermek zorundadır. Örneğin Nietzsche kanla yazmaktan, kanla yazılanların okunmak için değil ezberlenmek için yazıldığından ve unutulmayacağından söz ediyordu. Bu metin, ne mutlu ki, böyle yersiz iddialar ve sahte bir peygamberlik havası taşımıyor. Laurence Sterneden William Faulknera uzanan başka bir geleneği, cansıkıntısına karşı bir oyalanma aracı olarak yazdığını, yapılabilecek bütün cansıkıcı işler arasında en az cansıkıcı olanlardan biri öykü anlatmak olduğu için yazdığını açıklayan yazarların geleneğini izliyor, en zarif ifadesine zamanın akışını yumuşatmak amacıyla yazdığını söyleyen Borgeste kavuşan mütevazı geleneği. Aslında öykü zaten hodperestlikten uzak ve mütevazı olmak zorundadır, çünkü daima aynı öyküleri anlattığımızı, yeniden ve yeniden anlattığımızı artık çok iyi biliyoruz: Bu sadece Vladimir Proppun bize Keloğlan benzeri kahramanların maceraları ve halk masalları hakkında öğrettiği şey değildir, ama Gılgamıştan Joyceun Ulyssesına kadar bütün metinlerde keşfedilebilecek olan ve daima aynı kalan birkaç temanın etrafında dönmekten daha fazlasının mümkün olmadığına, gerçekten düşünüldüğünde gerekli ya da arzu edilmeye değer de sayılamayacağına dair sessiz, derin ve ayık bir bilinçtir. Öyleyse en azından bu sayfaların sana yeni bir öykü anlatmadığını bilmelisin, saygıdeğer okur. Hayır, bu sayfalar sana Homerosun, Attarın ya da Kafkanın anlattıklarından daha farklı bir şey anlatmayacak. |