Nefs-i İstanbul; Suriçinde Kayıp Zamanlar
ISBN 9786055161729
Yayınevi Çatı Kitapları
Yazarlar Mustafa Yoker (author)
Kitap Tanıtımı Bu bir İstanbul masalıdır Fatih denince aklıma Renk, Zevk, Aysu Sinemaları, Fatih Halkevi, İstanbul İhtisas Güreş Kulübü, yazlık Madalyon, Lüks sinemaları gelir, Vatan Caddesi lunapark ve çay bahçeleri, Vefa Stadı, Karagümrük Spor, Edirnekapı Surları veSulukule gelir. Renk sineması düğün salonu oldu, Aysu Sineması yıkıldı, yerine bir apartman yapıldı, Zevk, Lüks, Madalyon sinemaları oto park oldu. Lunaparkın yerinde kocaman bir Migros yer alıyor. Gül Ağacı Çay Bahçesi Historia AVM oldu, Karagümrük Spor 1. Ligden 3. Lige indi, Vefa Stadının ismi değişti Karagümrük Arena oldu, Edirnekapı Surlarının bir bölümü yıkıldı, yol oldu. Sulukule ise tamamen yıkılarak tarih oldu. Bir zamanlar İstanbul dendiğinde akla Suriçi gelirdi. Suriçindeki tarihi semtlerde yüzyıllara dayanan kozmopolit bir yaşam ve mahalle kültürü hâkimdi. İstanbulun fethinden itibaren Rum ve Yahudi cemaati Haliç kıyılarında, Ermeni cemaati ise Marmara kıyılarında ağırlıklı olarak yaşamışlardı. Bu kültürel farklılık ve çeşitlilikkentli değerlere sahip bir İstanbul Kültürü ve İstanbullu Kimliği yaratmıştı. Şehrin sokaklarında Türkçenin yanı sıra Ermenice, Rumca ve Ladino denilen Yahudi İspanyolcası konuşulur, kimse bu dilleri ve dinleri yadırgamazdı. Çünkü onlar bu kentin yerlileriydi, öteki değillerdi. 1960lı yıllara kadar Suriçinde varlığını sürdüren bu kozmopolit yaşam kültürü, Bizanstan Osmanlıya, Osmanlıdan da Cumhuriyete miras kalan bir kültürel sürekliliğin eseriydi. 1960lı yılların ortalarından itibaren bu kozmopolit yaşam değişmeye başlamıştı. Kıbrıs olaylarının alevlendiği o yıllarda İstanbulun kadim gayrimüslim cemaatleri mahallelerini, İstanbulu terk ederken (ettirilirken), Anadoludan hızla bir göç akmaya başlamıştı. Bu göçler gayrimüslimlerden boşalan semtleri doldururken,diğer tarihi semtler gibi benim semtim Fatih de bu göçten nasibini alarak değişmeye başlamıştı. Şehirli kültürün hâkim olduğu Fatihte modern mağazalar, pastaneler, sinemalar, muhallebiciler yer alırdı, mini etekli kızlar sokaklarında rahatça dolaşır, uzun saçlı, İspanyol paça pantolonlu, balta favorili gençler Fevzipaşa Caddesinde piyasa yapardı. Bunlar artık birer anı olarak kaldı. Ve benim kuşağım İstanbuldaki bu kozmopolit kültürün ve mahalle yaşamının son tanıklarıydı.