Kitap Tanıtımı |
Şehzade Mustafa, babasının elini öpmek ve bağlılık bildirmek için çadırına doğru yola çıkar. Mustafa nereden geçse asker cuşa geliyor; gülbanlar çekiliyor, dualar ediliyordur. Anlaşılan o ki; Mustafa askerin gönlünde çoktan saltanatını kurmuş, sultan olmuştur. Ancak bunlar mevcut sultanın pek hoşuna gitmez, kendi canından bir parça da olsa saltanat ortak kabul etmez.
Şehzade çadır önüne geldiğinde taraftarı olan bazı görevlilerce "Gitme seni öldürecekler" diye uyarılır ancak Mustafa kulak asmaz "Hayır babam beni öldürmez" der ve çadıra girer...
Şehzâde Mustafa çadıra girdiğinde sultan babasının yerine yedi tane sağır ve dilsiz cellatla karşılaşır. Mustafa orada her şeyin bittiğini anlamıştır. Fakat pes etmez savaşır pehlivan kuvveti, buruk yüreği ile cellâtları yere sermeyi başarır. Bir ara doğrulur tam kendini çadırın dışına atacağı esnada, saray görevlisi olan Zal Mahmud'u görür karşısında, Mustafa umar ki yardıma gelmiştir, kendisi için can verecektir, ancak nafile, Zal Mahmud vaatlere aldanıp Şehzadeye çoktan ihanet etmiştir. Zal Mahmud, bahtsız Şehzadeyi bir darbe ile yere indirir, yedi cellâdın yedi ilmeği yılan misali boynuna dolanır. Mustafa pes etmez son nefesine kadar boğuşur ama ne çare ki, kaderin önüne geçemez, infazını engelleyemez.
"Bu ne ilktir ne de son olacaktır; isyana kalkışan şehzade cellât elinde solacaktır..."
Osmanlı şehzadelerinin sıradışı hayat hikâyelerinin anlatıldığı bu eseri okurken tüyleriniz ürperecek, gözyaşlarınıza hakim olamayacaksınız. |