Kitap Tanıtımı |
Belki çok duyduk bu ve benzer sözleri değil mi? “Yol ayrımındayız, tarihimizin en zor dönemlerinden birini yaşıyoruz…” Ya da “Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde” diye başlayan cümleler hepimizin her daim hafızalarındadır. Bin yıldır var olduğumuz bu Anadolu topraklarında kaldığımız sürece daha nice yol ayrımlarına nice mücadelelere şahitlik edeceğiz. Bu mücadelenin sebebini en iyi, İngiliz Başbakanı Churchill’in “Türkiye solarsa sulayın, büyürse budayın” sözleri özetlemektedir. “Çünkü güçlü bir Türkiye, Osmanlı coğrafyasında tekrar söz sahibi olur ve Osmanlı’nın devamı olarak, onun boşluğunu kısa sürede doldurur. Bu yüzden Türkiye’nin güçlenmesine izin verilmemeli, milli ve manevi değerlerden koparılarak, batı kültür potasında eriyen sözde aydınlar yetiştirilmeli, etnik ve mezhep kışkırtmaları, ideoloji ve iktidar kavgaları, askeri-ekonomik darbeler ve gerekirse iç savaşla önü kesilmelidir” diyor bu coğrafya üzerinde hesap yapanlar... İşte tam da bu yüzden Türkiye’yi bizzat kendimiz yönetmeliyiz. Bunun ilk şartı da borçsuz olmak ve kendi kendimize yetebilmektir. Ama ne yazık ki, “Borç alan emir alır” atasözümüzü kulak ardı ettiğimizden yani; 1853 Kırım Savaşında, batıya ilk borçlandığımız günden beri, kendi geleceğimize, çocuklarımızı nasıl yetiştireceğimize, topraklarımıza ne ekeceğimize, hangi enerji kaynaklarını kullanacağımıza, seçtiğimiz başbakanlara bile biz değil hep borçlandıklarımız karar verdiler. Engel olamadıklarını, söz geçiremediklerini de ya alaşağı ettiler ya da astılar. Taa ki 13 Mayıs 2013 yılında borcun tamamı IMF’ye ödenene kadar. Bir daha Türkiye’nin dışarıdan emir almasına vesile olacak bir borç alınmayacağını ilan etmesi ülkemize karşı üstü örtülü bir savaşın açılmasına sebep olmuştur. Bu yüzden “Mevzubahis vatan ise gerisi teferruattır” düsturu ile her türlü ideolojiyi bir kenara bırakarak yekvücut olmalı, bu güzel ülkemizi payidar kılmalıyız. (Tanıtım Bülteninden) ) |